İSTANBUL BİZANS’SA ANKARA KAHPE BİZANS


                      Geçen haftaki yazımda 28 Şubat  sürecinin Fazilet Partisi Milletvekillerinden Sayın Mehmet BEKAROĞLU ’nun basına yapmış olduğu   “... Refah Partisi  ve Fazilet Partisi  kapatılmasaydı AKPARTİ kurulamazdı. Nitekim şimdi AKPARTİ 'nin önemli aktörleri olan bazı kişiler Fazilet Partisi’ nin kapatılması için kulis yaptı.  Dönemin gazetelerine bakınız; Fazilet Partisi’nin kapatılması davasında şimdi AKPARTİ' li olan önemli isimlerin tavrı ilginçtir.   Mesela; Fazilet Partisi'ni  Anayasa Mahkemesi'nde savunan Cemil Çiçek'in söyledikleri, ‘hasarlı araç’ benzetmesi.”  ifadelerine dikkat çekmiştim. Ne tesadüftür ki 28 Şubat ın en çok tartışılan gazetecilerinden Sayın Ertuğrul ÖZKÖK,  geride bıraktığımız hafta  köşesine Sayın Cemil ÇİÇEK’ i taşıdı.   Sayın ÖZKÖK  ifadelerinde, halen AKPARTİ  milletvekili olarak girdiği mecliste, TBMM Başkanlığı görevini yürüten  Sayın ÇİÇEK’ in  postmodern darbe döneminde Refahyol’un yıkılması için “evet” oyu kullandığını ve daha sonra Anavatan Partisi’nden ayrılarak  1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili olarak Meclis’e girdiğini belirtmişti.
                       Taraf Gazetesinden Sayın  Ümit KIVANÇ  “Açın Türkiye’nin Önünü ” başlıklı yazısında: “ Cemil Çiçek’i kim sokuşturuyor ille de araya? Türkiye siyasetinde mevcut devlet otoritesiyle bir şekilde meselesi olan yeni bir parti kurabilmek için Cemil Çiçek’i almak yasal zorunluluk mudur? Devletimizin görünmez bilinmez yasalarından birinde mi yazılı?  Sorusuna Sayın ÇİÇEK, Sayın Ezgi  BAŞARAN’ la yapmış olduğu röportajda bakın nasıl cevap veriyor : “ Siyasete girdiğim andan itibaren kader bana devlette görev yapma imkânı verdi. Beni devamlı orada görenler bir tür devletle özdeşleştirme yapıyorlar… Bu görevleri ben istemedim, bu ülkeyi yönetenler bana bunları yapacaksın dediler.”
                        Peki bin yıl süreceği  ifade edilen 28 Şubat süreci gerçekten bitti mi? Bu konuyla ilgili olarak dönemin mağdur milletvekili Sayın Merve KAVAKÇI ‘ nın basına yapmış olduğu açıklamalar oldukça çarpıcıdır. “ 28 Şubat benim için bitmedi, canlı şekilde sürüyor. AK Parti ve Refah Partisi mukayesesini doğru bulmuyorum. Türkiye demokratikleşme açısından biraz yol kat etti. Başörtüsü yasağı benimle başlayıp bitmedi. Bunun 30 yıllık bir geçmişi var. Dindar kesimler başörtüsü yasağına sessiz kaldılar. Öğrenciler için bunun kaldırılması bu özgürlüğün verildiğine inanmıyorum. Bir çok yasağın kalktığı üniversitelerde başörtülü öğrencilere psikolojik baskın yapılıyor. Bu nedenle başörtülü kadınlar için 28 Şubat dönemi devam ediyor.”
                       28 Şubat sürecinin bittiğini söyleyebilmek için, o günün şartlarını  ele alarak yeni bir analiz yapılmalıdır. Bu gün itibariyle, 28 şubat sürecindeki lidere bağlı demokrasi anlayışı hala varlığını korumaktadır. Milletvekili seçimlerinde; ön seçim, dar bölge sistemi ve tercih usulü  uygulanmamaktadır.
                       Zenginleşmenin en kolay yolu olan,  devlet imkanlarını kullanma anlayışı değişmemiştir. Bilakis kamu ve vakıf arazileri sermayedarlara peşkeş çekilmektedir.
                       28 Şubat sürecinin oluşmasına sebep olan kanunlar, kurallar ve özellikle tek tipçilik anlayışı değişmemiştir.  
                       Meclis çevresi halen askeri ve kolluk tesisleriyle çevrilidir.
                      12 Eylülün Anayasal kurumlarından MGK ve YÖK,  28 Şubat sürecindeki varlığı ve gücünden hiçbir şey kaybetmemiştir.
                       Bugün AKPARTİ  ye nasip olan  meclis çoğunluğu ve halk desteği  katılımcı, özgürlükçü ve adil bir yapıyı oluşturması için yeterlidir. Korkum o dur ki, AKPARTİ’ nin arkasındaki bu gücün de beklentisi olan  demokratik değişimi gerçekleştirememesi, 28 şubat sürecinin bin yıl sürmesine sebep olacaktır. Zira  halkın da ifade ettiği gibi “ İstanbul Bizans’sa, Ankara kahpe Bizans’tır.”   
                                                                                                           Ali Zafer TOPŞİR
YORUM EKLE

banner200

banner205