28 ŞUBAT VE TEKELCİ SERMAYE


                    Ülke  yönetimlerinde seçim sistemini ekonomik yapı belirler, temsilci ve idareci seçme biçimi de  yönetim sistemini belirler. Bu yapı dün olduğu gibi, bugün de aynı özelliğini korumaktadır. Osmanlı’ da da  Bizans’ta  da   sadece kendi halkını beslemeyle yeterli görülen  üretimi köylüler yaptığı için,  sistem kendini korumuştur

                    Hükümetlerin askeri olmaz. Sermayenin  ordusu olmaz. Devletin askeri ve ordusu olur, onu da  yürütme organı olan  hükümetler yönetir.

Demokrasimizin kesintiye uğradığı darbeler de ekonomiktir. Zira 12 Eylül’ün ana nedenlerinden biri olarak gösterilen  Milli Selamet Partisi’nin İzmir milletvekili adayı Sayın Turgut ÖZAL,  ihtilalin en güçlü bakanı yapılmazdı. Darbeler tarihimizin en son halkası  28 Şubatın ana nedeni de, Sayın Necmettin ERBAKAN’ ın inşa etmeye çalıştığı  D8 ve harcamaları  kontrollü olarak  tek elde toplayan   havuz sistemidir. 28 Şubat sürecinde  irtica bahanesiyle ülke soyulmuş,  halk fakirleşirken her zaman olduğu gibi  bazıları zengin edilmiştir. Dolayısıyla 28 Şubat sürecinin doğru olarak sorgulana bilmesi için,  öncelikle  bu sürecin paydaşlarına bakılmalıdır. Bu süreçte herhangi bir şirket değil,   İslamcı şirketler hatta özel üniversiteler bile  yönetim kurullarına asker ve  polis arıyordu. Yurt Bank ve Egebank hariç batan bankaların yönetim kurullarına emekli paşalar alınmıştı.

               28 Şubat  sürecinin doğru olarak sorgulanabilmesi için dikkat çekilmesi gereken bir diğer temel nokta ise,   kazananları ve kaybedenleri  açısından ciddi  olarak  ele alınmasıdır. Bu süreçte Fischer tarafından ülkemiz krize sokulmuş, sonucunda ise   çok uluslu şirketlere önemli menfaatler sağlanmıştır. Dolar bir gecede 630 TL’den 960 TL’ye fırlamıştır. Öyle ki, 28 Şubat sürecinden önce Türkiye’de 73 Türk,  8 yabancı banka varken şimdi ise,  19 Türk,  22 yabancı banka vardır. O dönemde  Merkez Bankası’nın sattığı  yaklaşık 6 milyar dolarlık dövizin  % 55’i,  7 yabancı banka tarafından satın alınmıştır.

               Hepimiz biliyoruz ki krizin baş mimarı  Fischer,  en son  2005 yılında İsrail Merkez Bankası’nın başına getirilmişti. Bu sürecin tesisinde en büyük katkıyı da kimler vermiştir biliyor musunuz? Sayın Tansu ÇİLLER’ le çalışırken kızının adını Tansu, Sayın Mesut YILMAZ ‘la çalışırken oğlunun adını Mesut ve Sayın Başbakanımızla çalışırken de diğer oğluna  Tayyip adını veren her devrin adamı,  vazgeçilmez bürokratlardır. 

                 Sayın Tansu ÇİLLER, Necmettin ERBAKAN ve bir milyona yakın insanı  hapsetmeyi düşünen yapı tekelci sermaye yapısıdır. Tekelci sermayenin hoyratlığı kurallarla önlenemediği sürece, darbelerin ucu hep açık kalacaktır. Buda açıkça gösteriyor ki  darbelerin ana nedeni ekonomi ve tekelci sermayedir.

                  Darbelerin önlenebilmesi içinde benim askerim, benim sermayem yerine halkı düşünen ve darbeleri önleyen  kurallar tanzim edilmelidir.   Belki malumu ilam olacak amma, kuralların olmadığı yerde kuralsızlık kural olur.

              

                                                                                                                                     Ali Zafer TOPŞİR

 

 

 

YORUM EKLE

banner200

banner205