Daha dün demiştik ki;
“Avukatlık Kanunu’nun 90. ve 92. maddelerine göre görevi düşen, ancak bu maddeleri görmezden gelen İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve ekibi, genel kurula katılımın fazla olması için yine tanımadığı kanunun 86. maddesine sarıldı. Haliç Kongre Merkezi’ndeki genel kurulda şov yapmaya hazırlanan Kocasakal, toplantıya bütün avukatlara katılma mecburiyeti olduğunu iddia ederek katılmayan avukatlara para cezası uygulanacağı tehdidinde bulundu.” Artık kanıksadık...
Ne zaman İstanbul Barosu’ndan, ne zaman Ümit Kocasakal’dan bahsedilse, birkaç kelime geliyor akla;
“Şovmen!..”
“Tehditçi!”
“Darbeci!”
“Yargısız infazcı!”
“Yasakçı!”
“Çifte standartçı!”
İnsanların, zaman zaman “soyadı”nda tereddüt edip, “Kocasakal” mı, “Kabasakal” mı, “Karasakal” mı, yoksa “Kocaçakal” mı olduğuna bir türlü karar veremediği Ümit Kocasakal’ın; “Şovmen!.. Tehditçi!.. Darbeci!.. Yargısız infazcı!.. Çifte standartçı” özelliklerine, son zamanlarda “iki özellik” daha eklendi:
“İşgalci!”
“Zorba!”
KİMYALARINI BOZAN HABERLER
Malûmlarınız olduğu üzre; uzunca bir süredir “İstanbul Barosu’nda dönen oyunlar”dan bahsediyoruz.
Diyoruz ki;
l “Darbeci Baro panikte!.. - Başsavcılığın, “yargıyı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla haklarında 2 yıldan 4 yıla kadar hapis talebiyle dava açtığı Ümit Kocasakal ve 9 arkadaşı, yangından mal kaçırırcasına olağanüstü genel kurul kararı aldı...” (9 Şubat 2013)
l “Düştük itirafı - Kocasakal’dan ‘düştük’ itirafı... İstanbul Barosu yönetiminin düştüğü yönündeki açıklamaları ısrarla reddeden Baro Başkanı Ümit Kocasakal, dostlarıyla Kanlıca’da yaptığı toplantıda şu itirafta bulunuyor: “Bazı maddelere göre baro yönetiminin düştüğünü söylemek mümkündür.” (13 Şubat 2013)
l “Baro’nun işgaline YSK el koydu - Ümit Kocasakal ve 8 yönetim kurulu üyesinin hukuken düştükleri halde, İstanbul Baro yönetimini işgal etmesine YSK el koydu. Hukukçular Derneği eski Başkanı Hüsnü Tuna, “İstanbul Barosu yönetimi, duruşma salonunda militanlık yapmıştır. Haklarında hazırlanan iddianame ve kabul edilen dava haklı ve yerindedir. Baro yönetimi şu anda işgalci durumundadır ve Yüksek Seçim Kurulu bu işgale müdahale etmelidir” dedi. (15 Şubat 2013)
l “Baro’da işgal 31. gününde - Ümit Kocasakal ve 8 yönetim kurulu üyesinin İstanbul Barosu’nu işgali 31. gününe girdi. Kocasakal ve yönetim kurulu üyeleri hakkındaki iddianame 30 Ocak 2013 tarihinde kabul edilmesine rağmen, İstanbul Barosu yönetimden ayrılmıyor.” (2 Mart 2013)
SALDIRIN!.. VURUN!..
Akit’in, Baro’yu mercek altına alması ve olan-biteni yakından takip etmesi, Kocasakal başta olmak üzere “Baro yöneticileri”nin “kimya”larını iyice bozmuş olmalı ki; gittikçe “Esad’laşmaya” başladılar!..
Evet, evet;
Suriye’de “Nusayri Diktası”nın başındaki Beşşar Esad neyse, İstanbul Barosu’nun yöneticileri de aynısı oldu... Hem “diktatör”leşmeye hem de “zalim”leşmeye başladılar!..
Beşşar Esad, halkın isyanına rağmen; nasıl ki “koltuğu terk etmeye” niyetli görünmüyor, bir yandan da nasıl ki halkın üzerine “kurşun, bomba ve füze” yağdırıyor, İstanbul Barosu’nda da Ümit Kocasakal ve yoldaşları; haklarında açılan dâvâya rağmen, hem “koltuğu işgal etmeye” devam ediyorlar, hem de “işgalciliğini” sık sık hatırlatanlara “yumruk, tekme ve tokat” yağdırıp baskı uyguluyor, zulmediyorlar!..
Hatta ve hatta
“Linç etmeye” yelteniyorlar.
Dün Haliç Kongre Merkezi’nde, muhabirimiz Mehmet Özmen’i darp ettikleri gibi!..
MEHMET ÖZMEN’E LİNÇ!
Biraz önce, “Akit’in son 1 aylık haber-leri”nden bir kesit sunduk ya, işte bu haberlerin çoğu, muhabirimiz Mehmet Özmen’in haberleriydi... Evet evet, dün saldırıya uğrayan Mehmet Özmen’in haberleri...
Mehmet Özmen; bu haberleriyle, belli ki “Baro’cu”ların “kimya”larını fena halde bozmuş!.. Mehmet Özmen, “Baro’cuların kimyaları”nı bozunca, onlar da “Mehmet Özmen’in fiziğini” bozmaya ahdetmiş olmalılar ki, “laikçi zorbalar”ın hemen hepsi, tepesine üşüşmüş!..
“Saldır” ha “saldır!”
“Vur” ha “vur!”
“Linç girişimi”ne tanıklık eden muhabirimiz Koray Taşdemir ve ajans muhabirlerinin olayla ilgili olarak anlattıkları özetle şöyle:
“İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın, konuşmasını; ‘Gün ayrımcılık günü değil ileri faşizme karşı bir olma, mücadele günüdür. Söz artık yetersiz kalmaktadır. Artık eylem zamanıdır’ cümlesiyle tamamlamasının ardından basın mensuplarının kürsüden inmesi istendi...
Görüntü almaya devam eden Akit muhabiri Mehmet Özmen’e ‘sözlü saldırı’da bulunuldu... Haberlerinden dolayı Baro yönetimi tarafından çok iyi tanınan Özmen, ‘avukat kılıklı zorbalar’ın saldırısına uğradı.
Saldırıda hızını alamayan darbe yanlılarının koro halinde hedef gösterdiği Mehmet Özmen, tekme tokat dövülerek dışarı atılmak istendi. Yerlerde sürüklenen Özmen’in kalbi sıkışınca yere yığıldı. Yerde bile şiddete maruz kalan Özmen’i; salona giren sağlık görevlileri saldırganların elinden zor kurtardı.
Özmen’e ilk müdahale ambulansta yapıldı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yetiştirilen Özmen’in tetkik ve tahlilleri yapılarak kendisine istirahat için rapor verildi.
Divan Heyeti’nde bulunan İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu’nun görüntü almaya çalışan gazeteci Mehmet Özmen’in üzerine yürümesiyle olayların fitili ateşlendi.
Divan Başkanlığı’nı Prof.Dr. Köksal Bayraktar’ın yaptığı masadaki mikrofondan ‘Atın dışarı’ denilmesiyle görevliler ve salonun sağ köşesinde bulunan avukatlar, Özmen’e saldırmaya başladı. Mikrofondan ‘Atın dışarı’ talimatını, Divan Kurulu Üyesi Kemal Aytaç’ın verdiği ifade ediliyor. Bu talimatla birlikte salondan ‘Vurun... Vurun...’ şeklinde tempo tutuldu.”
ONLARIN GAZETECİLERİ!
Muhabirimiz Mehmet Özmen’in dün yaşadığı olay özetle böyle.
Mehmet Özmen’e uzanan elleri kırıp, kimlerin neresine koyacağımızı biz gayet iyi biliriz de; “saldırgan ve zorba” değil, “hukuka saygılı insanlar” olduğumuz için, “zorbalığın nasıl cezalandırılacağını” bekleyip, göreceğiz...
“Hukukun yolu”ndan sapıp da “katil ruhlu zorbalar”la aynı safta yer almayacağız!..
“Kocaçakal”a bir çift lâf daha;
Silivri’de “tutuklu gazeteciler”e dikkat çekmek için “el” kaldıran sizler, gazeteci Mehmet Özmen’e “yumruk” indirirken hiç utanmadınız mı?.. O an “insanlık”tan mı çıktınız, yoksa siz, zaten “insanlıktan nasipsiz birer zorba” mısınız?..
Demek oluyor ki;
Sizler her ne istiyorsanız, “kendi yoldaşlarınız” için istiyorsunuz!..
Demek oluyor ki;
“Kendi yoldaşlarınız” iyidir, “cici”dir, “özgürlük, onların hakkı”dır!..
Ama; Mehmet Özmen gibi, “öteki”lerden bir “gazeteci” ise; “Atın dışarı!.. Vurun!.. Yaşatmayın!” böğürtüleri!..
Lânet olsun bu kafaya!..
“Linç”ten zor kurtulan muhabirimiz Mehmet Özmen’e, bir defa daha “Geçmiş olsun” diyor, “işgalci”liklerine dün “zorbalığı” da ekleyen “Baro’nun militanları”na da “yuh” çekiyoruz!..
Bizler, “Baro’cu zorbalar”ın uyguladığı “Orman Kanunu”na uymayacak, onları “orman”larında bırakıp, “insan”larla birlikte yaşamaya devam edeceğiz!..
Selâm ve saygılarımızla...