1962 doğumluyum, 70’li yıllardan bu yana yöremizde yaşayan özellikle köylerde yaşayan tüm büyüklerimizin hemen hemen hepsini tanırım. Bu tanımanın birkaç sebebi vardır. Başta rahmetli Babamın Çamoluk ilçe merkezinde kereste atölyesi ve un değirmeninin olması ve benin de bu işlerde çalıştığım sıralarda herkesi yakından tanımam, bir diğeri; 55 yıllık ömrümü burada geçirmen ve Çamoluk’ta kamu görevim sırasında bütün köylerden gelen arzuhali ile ilgilenmemdir. Hani derler ya 7 den 70’ e herkesi tanımak. İşte bu doğru bir benzetmedir.
İlçe Merkezinde yaşadığımızdan; köylerden hastane için gelen, Pazara alış verişe gelen, Alucra’ya mahkemeye gitmek için bir gün önceden uzak köylerden gelen çok misafirlerimiz olurdu. Bu nedenle yöremizin kültürünü, örf ve adetlerini, sevgi ve saygıya yönelik yaşam tarzını yaşadık ve şahit olduk.
Çocukluğum ve gençliğimde büyüklerimizden çok değerler görmüştük, Bir yaşlı (büyük) dışarıdan gelince herkes ayağa kalkar ona yer gösterilirdi. Büyük büyüklüğünü, küçük de küçüklüğünü bilirdi. Saygı her şeyden önce gelirdi. Bir büyük yolda gidiyorsa, özellikle bayanlar, önünden kimse geçmezdi. Yüksek sesle konuşulmazdı.
O zamanlarda en büyük referans, çek, senet değil, gönderilen selamdı. İsterseniz selamı 8-10 yaşındaki bir çocuktan gönderin fark etmez, karşı taraf bütün işini gücünü bırakır, selamın geldiği tarafın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı. İşler yardımlaşmayla yapılırdı. İhtiyaç sahibine hemen koşarak gidilirdi.
Misafirlik çok değerliydi. Tanrı misafiri denir. Köy ileri gelenleri ağırladığı misafirlerle yücelirdi. O zamanlarda, şimdiki gibi imkanlar yoktu. Bakkal, fırın, market… gibi hazır gıda temin edilecek yer olmadığı gibi, elektrik, buzdolabı ve diğer imkanlar da yoktu. Ama bereket vardı, maharet vardı, içtenlik vardı, samimiyet vardı. Şükür vardı, teşekkür vardı. Özellikle bazı noktalar, köyler kervansaray gibiydi. Yolcunun hem kendi, hem de bineğinin karnı doyurulur, misafir edilir, sabah yoluna uğurlanırdı.
Hele köyde bir sıkıntısı olan komşu varsa hep birlikte ona yardımcı olunur, Komşunun zararı telafi edilirdi.
Perşembe günü akşamları ihtiyaç sahiplerine cumalık (gıda) gönderilir, Kurban kesildiğinde köyde kim varsa hepsine pay ayrılırdı.
Akrabalığın önemi büyüktü. Çocuk terbiyesinde onların da katkısı olurdu. Herkes başına buyruk değildi. Büyüğün sözü dinlenir, onun hakemliğine riayet edilirdi.
Neyse ki; Şimdi çağ değişti artık, kalmadı eski gidişattan hasletler,
Eski tanıdığım Şevki amca öldü (!) torunu sigara dumanını amcasının yüzüne üfleme özgürlüğüne kavuştu. (!) Herkesin değer verdiği Rıza dayının torunu büyümüş, gurbet görmüş, artık kimseye eyvallah etme tasallutundan kurtulmuş, ayaklarının burnuna basarak, yüksekten bakma özgürlüğüne kavuşmuş (!) Haydar Ağamın torunu, modelli arabası ile yoldan geçerken, olanca çamuru köylünün üzerine serptirme keyfine ulaşmış (!)
Neden acaba ! demeye gerek var mı? Bilmiyorum ama ; Yoksa bir devir sonra, bu günkü yoz hasletler de aranır duruma gelir mi?