Arı, biyolojik yapısı itibariyle böcekgiller familyasına ait can yakan ancak; metafizik yanıyla toplumsal olmayı yeğleyen ütopik bir canlı. Varlık hatlarını hala kavramakta zorlandığımız gizemliliği ile bizleri büyüleyen yaşantısı itibariyle de bir rehber. Tasarımcı, mimar, işçi, matematikçi, gezgin vs. Aklına gelebilecek her mesleki kurumun onların hayatından devşirdiği bir şeyler vardır. Dini metinlere konu olması bakımından da kutsal. Kutsiyetinin programından tecelli ettiğini kimse yadsıyamaz. Çünkü varoluşunu izaha kalktığımızda karşılaştığımız şudur; Allah'ın ilmi ile bezendiği ve varlık sebebinin insanlar için ibretlik olmasıdır. Modern dünyanın endüstriyel faaliyetleri açısından da ilham verici. Fonksiyonel yanları, üreticilik zekaları, iletişim becerileri, tedarik zincirleri, lojistik kabiliyetleri gibi özellikleri bakımından yaşadığımız dünyanın üretime dayalı teorik ekonomisinin pratik yansıması gibidirler. Aşçılıklarına ise toz kondurmazlar. Mutfak bilgileri, mahsullerinin lezizliği, zerafeti ve şifasıyla insanoğlunun her sabah kahvaltı sofralarını süslerler. Mahsulleri geometri bilimine kaynaklık etmiş, kendileri bir matematikçi edasıyla dünya tarihinde ki ferasetli duruşlarını hiç bir vakit bozmamışlardır. Bunun yanında yönetim bilimleri, insan kaynakları, halkla ilişkiler gibi fabrikasyonel sisteme entegre olmuş bir çok iş bölümü sınıflandırması yapan departmana yaratıcılık kattıkları su götürmez bir gerçektir. Psişik bir varlıktır yeri geldiğinde psikologlar eline su dökemez. Bal dudaktır fakat kızdıranı affetmez. Pragmatiktir(Faydacı), kültür kodlamış "Arı, bal alacağı çiçeği bilir" diye. Sözlü edebiyatımızda ki konumlarını ise kimse sarsamaz. Öyle bir sirayet etmişlerdir ki ata sözlerimize kuşaktan kuşağa çalışkanlıkları milletin diline düşmüştür. "Arı gibi çalış, aslan gibi ye" derken atalarımız ataletin bu kültürde yerinin olmadığını en veciz şekliyle ifade ediyorlar. Fantastik bir örgütlenme mantığına sahiptirler. Birlikte var olabilmenin en seçkin örneğini sergilerler. Diyalogları vızıltılıdır. Müzikaldirler. Topluluk halinde seslerine kulak kabartmayı ver bir senfoni orkestrasının ortasında bulursun kendini.
Çamoluk bu sosyal böceklerin diyarı. İlçe var olduğu günden beri arıların yerleşkesi gibidir. O kadar çok neden var ki arıların Çamoluk'u mesken tutmaları için belki de bunun en önemli nedeni ona hayat veren ırmağıdır. Heredot, "Mısır Nil'in hediyesidir" derken fantezi yapmıyordu. Bende şimdilerde "Çamoluk Kelkit çayının armağanıdır" desem yanılmam değil mi? Vadiye görsellik kazandıran geçtiği her yeri ekonomik ve sosyal anlamda besleyen bu çayın Çamoluk için ne kadar ehemmiyetli olduğunu bilmeyen yoktur. Irmağın hayat verdiği bu verimli topraklarda arılarda nasibini almak için insanlarla bir arada yaşamaktadırlar. Bu sosyal böceklerin Çamoluk ve köylerinde ekolojik ve iklimsel anlamda kendilerine yaşam alanı bulmalarının bir çok sebebi elbette vardır. Benim algıladığım şekliyle arıların yöre insanı ile kurduğu komşuluk ilişkilerinin ve iletişimlerinin candan olması, sayacağımız nedenler skalasında en başta yerini alır. Çamoluk insanı arılara ekonomik bir kaygı ile bakmazlar. Ailevi bir düstur edinirler. Varlıklarını onların varlıklarına eklemlerler. Tarih şahittir ki toplumlar kendilerine yakın buldukları kendi yaşamlarına eklemledikleri ve kendileri için yaşamsal öneme haiz olduklarını hissettikleri hayvanlar ile manevi bir hukuk geliştirir ve onu sahiplenirler. Nasıl ki Türk'ün atı, Arab'ın devesi varsa Çamoluk'lunun da arısı vardır.
Yukarıda tasvir ettiğimiz arıların bir çok özelliğini tipik bir Çamoluk insanında görebilirsiniz. Çalışkanlıkları, üreticilikleri, toplumsal örgütlenme biçimleri vs. Her gün sofralarımızda bir kaselik yer kaplayan balın üretimi için binlerce arı çiçekleri ziyaret ederek bal yapımında sarf ettikleri emek, aynı Çamoluk insanın toplum içerisindeki yaşam mücadelesinde verdikleri emeğe benzer niteliktedir. Arılar bu yörenin meslek alanıdır. Mesleki bir kol olarak arıcılık Çamoluk ekonomisi için başat bir rol oynar. Bal arıcılığı meslekten çok bir yaşam biçimidir buralarda. Ve zamanlarının çoğunu arılara ayırırlar. Arının bakımı zor ve haşmetlidir. Sürekli ilgiye matuf olmaları gerekir kovanın sönmemesi için. Bakımları ve yetiştirilmeleri, mutlaka uzmanlaşma ve iş birliğini gerektirir. Çamoluk insanı rençperliğinin yanı sıra arıların bakımı için sürekli teyakkuzda olup zamanını ve hareket kabiliyetini sistematik anlamda ayar etmiştir. Disiplinli olmayı, dayanışmayı ve gönüllü iş bölümünü neredeyse arılardan öğrenmiştir diyebiliriz. Çamoluklular sadece arıcılık bilen bir topluluk değil; bağ- bahçe, tarla-baston gibi tarımsal faaliyetleri olan hareket kabiliyeti ve enerjileri yüksek bir topluluktur. Enerjilerinin kaynağı, işçi arılarına olan hayranlıklarının dışavurumudur. Arılar yöremiz insanı için yaşamsal bir rehberdir. Bu dünyevi rehberliklerinin yanı sıra uhrevi olarak da bulundukları toplumları etkilerler. Öyle bir ilişkidir ki arı ile insanın ilişkisi yakından bakmayı ver metafizik bir yönelişin içinde bulursun kendini. Onlar ile tanışıklığı olan her insan yaratılışı bakımından Allah'a şükründen aciz olduğunu fark eder.
Çamoluk'lular arım, balım, peteğim diyerek mütevazi yaşantılarını daha da tatlandırırlar. Sosyalitelerinde, eğlencelerinde, dünyevi ritüellerinde bunu fark etmemek imkansızdır. Bildiğiniz gibi her sene ülkemizin değişik yerlerinde bir kültürel organizasyon olarak bal festivalleri yapılır. Çamoluk bal festivali de bunlardan bir tanesi. Çocukluğumda bal festivalinin bir tek Çamoluk ta yapıldığını sanıyordum. Oysa Ardahan, Ordu, Bulancak gibi bir çok yerde bu festivallerin yapıldığını öğrendim. Kim ne derse desin Çamoluk bal festivali kutsal bir bayram sevinciyle karşılanmayı bekleyen özel bir gündü benim için. Sabırsızlığımızın arkasında ki neden bir önceki sene bizde bıraktığı izden geliyor olmalı. Arılardı festivalin mimarı. Onlardı bir araya gelmemizi isteyen, onlardı binlerce kişiyi ırmak kenarına toplayan, hadi çok çalıştınız biraz eğlenin diyen. Onlardı kaynaşmamızı ve kültürümüzü yaşatmayı salıveren.Türküler ve horonlarla karşıladılar bizleri. Hazırlıkları da onlar yapmıştı. Manuzara yaylasından, İğde cevizliğinden, Zodama boğazından, Zağpa deresinden getirdiği dünyanın en güzel çiçek balını ikram ettiler. Ekonomik kaygı ile topraklarını terk eden göç mensuplarını İstanbul’ dan, Ankara’dan, İzmir’den ve daha bir çok yerden geri çağırdılar, bir günlüğüne de olsa ait oldukları topraklar ile tanıştırmak-hatırlatmak için. Çamoluk bal festivali arıların ve yöre halkının iş birliğinin mirasıdır. Festivalde ki "Çamoluk balı dünyanın en leziz balı" söylemlerinin kulağımın bir yerine küpe olması o gündür bu gündür bal festivalin dünya üzerindeki biricikliğine vurgu yapılıyor olması ve balın patentleştirilmesi girişiminin ne kadar haklı nedenler üzerine bina edildiğini anlamaya başlıyordum. "Çamoluk kara kovan balı adamı kesmez" derler. Bu şu demek yiyin yiyebildiğiniz kadar. Çamoluk balı organiktir. Katkılı değildir. Endüstriyel bir işleme maruz kalmamıştır. Şekersizdir. Şeker demişken Amerikalı bir bilim adamı şekeri söyle tanımlıyor "kafa yapmayan alkol" diye. Şeker hastalığı ile boğuşan hastaların Çamoluk balı ile şifa aradıklarını söylemek herhalde abesle iştigal olmaz. Çünkü ciddi derece insan sağlına yönelik araştırmaların raporsal sonuçları balın (organik olanının) tıbbi bir ilaç statüsünde olduğunu gösteriyor.
Yazımızda yöremizin arıcılık gibi mesleki bir uğraşı ne denli önemseyerek icra ettiklerini ve bunu gelenekselleştirdikleri festivalleri ile kültürel ve ekonomik anlamda taçlandırdıklarını, yöre halkının arılar ile kurduğu manevi hukuku inceledik. Sonuç olarak diyebilirim ki; Bal festivali sosyal bağlılığımızı artıran, yöre insanının toplumsal entegrasyonunu sağlayan, her bir Çamoluk insanına temsil takviyesi kazandıran, kültürümüzü güncel tutabilmek adına arıların yöremize hediyesidir. Tertiplenme şekline baktığımız vakit iktisadi bir kaygı duyulsa da festivalin nihai hedefi kültürel olgunluk kazandırmak, ortak duygularımızı canlandırmaktır.
Cem EKİZ
Cem ekiz bey kaleminize yüreginize saglik çamolugun bu tür güzel yazi dizileriyle çamolugu ve çamolukluyu kirmadan dökmeden çamolugu gerçek gündemiyle ve degeriyle kaleme aldiginiz için sizi tebrik ediyorum...