BİR YOL HİKAYESİ

Bu satırları çocukluğumuzun ve gençliğimizin ‘’dağları kıyıya dik uzanan coğrafyasından’’ yazıyorum. Geçtiğimiz yıl ziyaret ettiğim İzmir ilimizin Selçuk ilçesinden sonra bu sene de bir vesile ile Aydın ilimizin Didim ilçesi ile Muğla ilimizin ünlü turizm beldesi Bodrum’u  ziyaret ettim. Selçuk ilçesi sınırlarında bulunan Meryem Ana Manastırı, Efes Harabeleri, Yedi Uyuyanlar Kabri, Şirince Köyü v.s. gibi tarihi ve dini simgelerin benzerlerini Didim ve çevresinde de görmek mümkün. Yabancı konuklarımızın ‘’Didyma’’ olarak adlandırdıkları bu tarihi kentin başlıca turistik bölgesi  Apollon Tapınağı (Harabeleri). Milet Örenyeri, Didim’in çevresinde bulunan Magnesia (Germencik Tekinköyü), Güllübahçe (Söke), Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesi, Milas’ta bulunan müzeler gibi pek çok tarihi-turistik mekanın bulunduğu bir bölge olan İzmir-Aydın-Muğla üçgeninde gözlemlediğim birkaç hususu paylaşmak istiyorum.
İsimlerden de anlaşılabileceği üzere bu kentler Mitolojiden oldukça etkilenmiş. Helenistik dönemin yoğunluğunun fark edildiği bölgede Türk – İslam tarihine verebileceğimiz en önemli örnekler, Selçuk’ta bulunduğu rivayet edilen Ashab-ı Kehf (Yedi Uyuyanlar) ve İsa Bey Camii, Bodrum’da bulunan Mustafa Paşa Camii ile Didim’de Apollon Tapınağı’nın yanı başında duran -isim gösteren tabelanın bulunmadığı- tarihi Camii’dir.
İzmir Selçuk, Aydın Didim ve Muğla Bodrum farklı vilayetlere bağlı olmalarına rağmen aslında aynı coğrafi özellikleri taşıyan birer tatil beldesi görünümündeler. Şehir plancılığı bakımından minik bir Anadolu şehri görünümündeki Selçuk’tan farklı olarak, Didim’de rengarenk binalar dikkat çekiyor. Yazlık tarzı evlerin yanı sıra ikamet amacı ile yapılmış müteahhitlik ürünü fabrikasyon binalarda mevcut. Kuş bakışı fotoğrafladığımızda, Didim’i küçük bir yerleşim yeri olarak görebiliriz ancak şehrin içine girdiğimizde yoğun bir yapılaşma hemen dikkat çekiyor. Bu durum İstanbul’dan bunalmış biri olarak beni biraz üzdü. Çünkü bana göre gelişmişlik sadece bina yapmak, alışveriş merkezleri açmak değildir. Değişim ancak tabiat korunduğunda, nefes alacak alanlar bırakıldığında anlam kazanacaktır. Didim’i yöneten dostlarımıza buradan ulaşmak istiyorum. Lütfen yapılaşmayı kontrollü olarak sağlayalım. Koşulları sağlamayan kişi ve kurumlara eğlence mekanı işletme ruhsatı vermeyelim. Sokakları ve caddeleri belli bir mimari ve peyzaj çerçevesinde projelendirelim ki mavi bayraklı koyların beşiği Didim korunabilsin.
Bodrum’a gelince…
Ayrı bir dünya demek yanlış olmaz. İnsanlar çok rahat. Yabancı turist yoğunluğu dikkat çekiyor. Muhteşem bir deniz, devasa bir yat limanı, kıyıya paralel uzanan konaklama ve gıda işletmeleri ile kendine özgü bir hayatı var Bodrum’un. Esnafın içinde önemli oranda -Bodrumlu olmayan- göçmen vatandaşımız var.
Bodrum Kalesi ise başlı başına bir tarih. Su altından çıkartılan tarihi eserlerinde sergilendiği Bodrum Kalesi şehre hakim bir köşede, muhtemelen deniz trafiğini kontrol etmek ve denizden gelen saldırıları bertaraf etmek amacı ile inşa edilmiş.
Bodrum’un evleri oldukça düzenli. Didim’e göre çok daha sade bir yapılaşma söz konusu ve neredeyse bütün yazlık evler beyaz renk ile boyanmış.
Kısaca anlatmaya çalıştığım bu şirin beldeleri zamanı müsait olan herkesin görmesini tavsiye ediyorum.
Son olarak bölgeye ulaşımı sağlayan yollardan bahsetmek istiyorum. Yöre halkı 5-6 yıl öncesine kadar buralarda yolların tek gidiş tek geliş şeklinde ve son derece bozuk olduğunu ifade ediyor. Ancak bugün yollar son derece geniş, duble yol olarak dizayn edilmiş. Pek çok yerde de yol çalışmaları devam ediyor. Yolların güzelliği ulaşım konusunda ciddi kolaylık sağladı. ‘’Yol Medeniyettir’’ anlayışını benimsemiş olan ve ülkenin dört bir yanında dağları delerek imkansız denileni mümkün hale getiren idarecileri de bu vesile ile kutluyor ve yollarda çalışan işçilerden en üst makamdaki idareciye kadar hepsine teşekkür ediyorum.
Kaynak: Habername.com
YORUM EKLE

banner200

banner205