FETÖ ve DARBE..


Cümleten , Selamün Aleyküm..

Bu sitede en son yazıyı 2013 yılında yazmışım, aradan tam olarak koca dört yıl geçmiş. Yılların ve zamanın su gibi akıp gittiğinin ispatıdır, koca dört yıl..

Bu geçen zamanda çok şey yaşandı, kendi hayatımızda, köyümüzde, ilçemizde, ülkemizde ve dünyamızda... Hayallerine ulaşanda oldu,hayalleri yıkılanda.. Ahirete göç edenlerde, hayata merhaba diyenlerde.. Hedeflerine, planlarına ulaşanlarda oldu, “ Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olanlarda” oldu..

Son üç-dört yılda, toplumları derinden etkileyen, “tarihin dönüm noktası” niteliğinde hayati olaylar yaşandı, ülkemizde, ortadoğuda ve dünyamızda..

Mesela, bir “darbe” yaşandı ülkemizde.. En son,28 Şubat 1997’de, Rahmetli Erbakan Hoca’mıza yapılan “postmodern” darbeden tam on dokuz yıl sonra , artık bu ülkede asla darbe olmaz derken, 15 Temmuz 2016’da , daha ramazan bayramı tatilinden çıkmadan,hem de güpe-gündüz bir darbe atlattı bu millet.. Allah’a şükür ki, devletiyle ve vatandaşıyla bu millet genlerindeki cesaret ve kahramanlıkla bu belayı çok küçük bir yarayla ve zararla atlattı.. Dönüp, Türkiye tarihine bakıldığında, ilk defa bir darbe girişimi, milletin büyük bir “karşı duruşuyla” başarılı bir şekilde atlatılmıştı… Bana göre, bu “asil karşı duruş”, milletimizin ve ülkemizin bundan sonraki geleceğini temelden etkileyen, bir kırılma noktası, bir dönüm noktasıdır.. Bu karşı duruş,Ülkemiz ve Milletimizin geleceği üzerinde senaryo yazmak isteyenlere bir “Osmanlı şamarı” niteliğindedir.. Milletimiz, kendisi,ülkesi ve bölgesi üzerinde “kahpe ve hain planlar” yapanların kalemini kırarak, artık, “var olduğunun” işaretini dünyaya göstermiştir.. Tanklara,silahlara ve uçaklara karşı , kelle koltukta üstün kahramanlık ve cesaretle mücadele edip, darbecileri bir-iki saatlik kısa zamanda derdest edip, paketlemek, dünya milletlerine bir ders niteliğindedir ve her milletin harcı değildir..

Bu büyük belayı atlatmada, milletimizin her bir ferdi takdire şayandır.. Bu vesile ile, başta Ömer Halisdemir ve cümle şehitlerimizi rahmetle anıyor ve cümle gazilerimize sağlık,sıhhat ve afiyetler diliyorum..

Mesela bir Fetö olayı yaşandı ülkemizde.. Yaklaşık, otuz-kırk yıldır milletimizin ve devletimizin iliklerine kadar sızan “bir hain proje” deşifre oldu ve temizlenme sürecine girdi.. Eğer, bu oluşum birkaç yıl daha güçlenmeye devam etseydi, hiç kimse onlardan izinsiz veya habersiz adım dahi atamayacaktı.. Yıllarca, başta eğitim,asker,polis,bürokrasi,iş dünyası,adliye kurumlarında , ülkenin il,ilçe ,mahallelerinde ve milletin her kademesinde inceden-inceye örgütlenen ve hatta başta Türk Cumhuriyetlerinde ve bir çok dünya ülkesinde çalışma yürüten bu yapının “hain bir darbeyle” deşifre olması, gerçekten tarihi bir olaydır, bir dönüm noktasıdır.. Bu milletin genetik kodlarına dahi işlemiş en temel ve ana kaidesini oluşturan, “İslam dinimiz” üzerinde, Papa’yla işbirliği yaparak “dinler arası diyalog” adı altında, “ince operasyonlara” girişen bu yapıyı, bir darbeyle bu milletin önüne açık-net bir şekilde sunan, Rabbimize hamdolsun,şükürler olsun.. Demek ki, Allah’ında bir hesabı varmış..

Bu yapının, ne olduğu,kimlerle işbirliği yaptığı ve bir virüs gibi en mahrem yerlere sızarak elde ettiği bilgi ve gücü bu milletin ve ümmetin düşmanlarına servis ettiği gün gibi ortaya çıkmışken, hala, Fethullah Gülen’e hoca deyip arkasından gidenlere, samimi gözle bakılamaz ve hoşgörü gösterilemez..
Yıllarca, malıyla-zamanıyla bu yapının peşinden giden iyi niyetli ve samimi insanlarımız, büyük bir travma yaşamış olsalar da acilen bu yapıdan uzaklaşmalı ve milletin sinesine dönmelidirler..

Devletimizde bu yapıyla ilişkili olanları ayırt ederken çok dikkatli ve titiz davranmalı, suçsuz-günahsız vatandaşlarımızı rencide etmeden adil ve hakkaniyete dayalı bir araştırma-yargılama yapıp , devletimizi – milletimizi bu virüsten acilen temizlemelidir..

Bu ülkenin fertleri olarak bizlerde, bu olaydan “ders” çıkarmalıyız.. “Bir musibet,bin nasihatten evladır,iyidir” atasözümüzü kendimize düstur edinerek, gereken analiz ve irdelemeyi yaparak bir daha bu gibi musibetlerle karşılaşmaya alt yapı hazırla ma malıyız..

İçinde bulunduğumuz cemaat,dernek,vakıf veya başka her ne tür oluşum olsa da, amiyane tabirle körü-körüne takip etmemeli, dinimiz-inancımız noktasında sapmalar gördüğümüzde acilen oradan uzaklaşmalıyız,takip ve desteğimizi çekmeliyiz.. Bilhassa, takip ettiğimiz yapıların “istikametine” bakmalıyız.. İstikamette en ufak sapma gördüğümüzde,eğer iyi niyetli isek o yapıyı terk etmeliyiz.. Yoksa, bu yanlış istikamete sahip yapıların, milletimizi çok zor durumlara sokmasına yardımcılık yapmış oluruz,biline.. Ayrıca, sorgulayıcı, araştırıcı bir kimliğimiz-kişiliğimiz olmalı.. Her söyleneni,emme-basma tulumba gibi kabullenici bir kişiliğimiz olursa, daha çok musibetler yaşarız..

İnşeallah, bir daha böyle darbeler yaşamayız ve “hain yapılara” Rabbim başarı fırsatı vermez… Amin..

Bir başka konu ve yazıda görüşmek üzere,

Saygı ve Sevgilerimle..

Ömer Faruk Karabul

17 Mart 2017.

YORUM EKLE

banner200

banner205