Ebuzer ÜÇTAŞ
İlahiyatçı Ebzer Üçtaş’dan, gündeme ilişkin önemli tesbitler, “Adını Siz Koyun”
Keşke; Devlet imkânlarıyla yapılan yardım ve destekleri; sanki bir şahsın ya da şahısların kendi öz kaynaklarından insanlara yapılan yardımmış gibi göstererek aldatıcı eylem ve söylemlere girilmese.
İnsanlar arasındaki ilişkiler sevgi, saygı ve güvene dayanır. Doğruluk ve doğru söylemek toplumu kaynaştırırken, doğru ve dürüstlüğün tersi olan yalan ve yalancılık ise insanlar arasındaki saygı ve güveni, dostluk ve arkadaşlığı ortadan kaldırır, hakların kaybolmasına, adaletin yerini zulmün almasına sebep olur. Yalan sebebi ile haklının yerine haksız, haksızın yerine haklı geçer. Bir çok ocaklar yalan dolayısıyla söner, servetler mahvolup gider, insanlar arasındaki karşılıklı güven, sevgi ve saygı duyguları yerlerini kuşku, kin ve düşmanlığa bırakır. Bu yüzden kanlar dökülür, cinayetler işlenir.
Bir kısım beyanlar da vardır ki, onlar da gizli yalan sayılırlar. Meselâ, Allah cc rızası için yapılan işlerde, başkalarının kuvve-i mâneviyesini takviye adına anlatılan şeyler bazen abartılarak anlatılır; bu bir mübalâğadır ve zımni, gizli yalandır. Hattâ bu gibi yalanlar, mübalâğalar gayretullaha dokunabilir, dolayısıyla da o işin bütün bereketini de alıp götürür. "Ey iman edenler! Allah cc tan korkun ve dogru söz söyleyin (eğer doğru söz söylerseniz) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar." (Ahzâb, 33/70-71) emr-i ilahisi bizi bu konuda uyarmaktadır.
Bazı zamanlar vardır ki susmak konuşmaktan daha evladır. Hakkı ve hayrı söylemek müstesna. Zaman zaman bir kısım haber portallarında insanları bilgilendirmek adına yalan yanlış beyanat ve sözde analizler, açıklamalar yapılıyor. Oysa ki bu analizler tepeden tırnağa "TASHİH" ve "ANALİZE" muhtaç fakat bunları yazanlar bundan gafil durumdalar. İnsanların bilinçaltını (bilinçli) şekillendirmeye ve yönlendirmeye matuf (SÖZCÜ) gayri samimi beyanatların tarafsızlık ve objektiflik adına paylaşılıyor olması düşündürücü olduğu kadar aynı zamanda üzücüdür.
Samimiyet sorgulaması yapanların aslında ziyadesiyle samimiyet testine muhtaç oldukları muhakkaktır.
Dünü bugünü yarını kuşatan bir anlam atmosferinde DÜŞÜNMEK, İNANMAK, YAŞAMAK VE PAYLAŞMAK ile bunların "LAF EDEBİYATINI" yapmanın aynı şeyler olmadığını kavramak elbette ki bir nasip ve lütuf meselesidir. Bizler “ Dün geçti, bugün ise bulunmaz nimet, yarına aldananın akıbetidir hüsran ve zillet” düzleminde yaşam mücadelesi vererek Hakk'ın katında parlayan yıldızlar olmayı murad ediyor ve inandığımızı yaşamaya çalışıyoruz. Birilerinin yaptığını yapmaktan; kulağa hoş “Hak indinde” içi boş anlamsızlıklarla uğraşmaktan Allah cc a sığınıyoruz.
Konuşmak: Kelimeleri akıcı olarak peş peşe dizmek olmadığı gibi; Yazmak da: Kelimeleri ardı ardına sıralamak demek değildir. Kelimelerin asli anlamda anlam ve mana derinliğine vakıf, “Ya hayrı söyle ya da sus” hikmetince insanlar arasında sevgi, saygı, kardeşlik ve güven duygularını zedeleyici , kin, nefret ve husumet duygularını besleyici olmaktan uzak olması gerekir. Bir kimse yapıp ettiklerinde, yazıp söylediklerinde "Acaba Rabb'im bu davranışlarımdan hoşnutmu-değilmi" bilinci ve sorumluluğuyla hareket etse belki kahir ekseriyette yaşadığımız sıkıntı ve sorunlar yaşanmayacaktır.
Keşke; keşkelerin anlam ifade edebileceği bu zaman diliminde; anlam ifade etmeyecek olan ve yapıp edilenlerin-yazıp çizilenlerin hesabının görüleceği “AHİRET” yurdu olan “O” zaman dilimden önce; ahiret inancımızın bilinç ve şuuruyla hareket edebilsek.
Keşke; Allah ın c.c bir birine kardeş kıldığı bu en büyük şerefin şuurunu idrak ederek yaşayabilsek.
Keşke; “Müslüman Müslüman’ın elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” hikmeti hakikatinin en birinci dereceden muhatabının kendimiz olduğunun idrak ve şuurunu gündelik hayatımıza tatbik edebilsek.
Keşke; “Zannın çoğu haramdır” hikmetini idrak ile konuşulanları anlamlandırmaya çalışmak yerine” kastedildiği şekliyle” anlamaya çalışsak.
Keşke; İslam ve inancımızı şartların dayatmalarına göre kabullenmek yerine “onu” Kuran ve Sünnetin (ehlisünnet inancının) tıpkı Peygamber Efendimiz (s.a.v) in tebliğ ve tatbik ettiği şekliyle idrak ve yaşamına çalışsak.
Keşke; Şu dünya yurdunun “Hanginizin daha iyi işler işleyip işlemeyeceği ortaya çıksın diye sizi imtihan edeceğiz” hikmetine binaen imtihan yurdu olduğunu ve imtihan süremizin tüm ömrümüzü kapsayıp kuşattığı hakikatine hakkıyla iman edebilsek.
Keşke; Hakkın ölçüsünü halk (çoğunluk) kabul etme sapkınlığı yerine; Hakk'ın ölçüsünün yine ancak ”HAK” olduğunu bilerek her şart altında bu ölçüye göre hayatımızı tanzim etsek.
Keşke; “Kardeşinizi övmenizden, bir avuç toprağı yüzüne serpmeniz Allah cc indinde sizin için daha hayırlıdır” nebevi uyarısına kulak verip, insanlara “duygusal haz” yaşatmak suretiyle nefislerde gurur, kibir, bencillik ve enaniyet gibi manevi hastalık tohumları ekilmese.
Keşke; Devlet imkânlarıyla yapılan yardım ve destekleri; sanki bir şahsın ya da şahısların kendi öz kaynaklarından insanlara yapılan yardımmış gibi göstererek aldatıcı eylem ve söylemlere girilmese.
Keşke; Halkın hizmetine talip olanların “bu hizmeti yapmalarına karşın” hayatları boyunca kendi şahsi güçleriyle elde edemeyecekleri kadar olanak, imkân ve fırsatları halkın kendi yokluk ve yoksunluğuna rağmen bu idarecilere sunduğu gerçeğini de objektiflik adına ortaya koyma erdemliliğine sahip olunsa.
Keşke; Onurlu ve haysiyetli yaşamak adına gündelik meşakkatleri sebebiyle bilgisizlik içerisinde olan insanlarımızın saf niyetleri “nasıl olsa bir şey anlamazlar" gibi bir düşünceyle istismar edilerek enselerinde yıllar yılı boza pişirilmeye çalışılmasa.
Keşke; Konuşan diller hakkı ve hayrı konuşsa, yazan kalemler hakkın emrinde "rıza i bariye" i gözeterek “her kelimenin bir sorumluluk ve yükümlülük taşıdığı” bilinciyle yazsa.
Ebuzer ÜÇTAŞ
Ebuzer ÜÇTAŞ
YORUM EKLE
YORUMLAR
EMRAH TAŞBAŞI - 11 yıl Önce
Denir ki "Şu dünyada alimlerin dalkavukluğu olmasaydı,zalimler zulmetmeye fırsat bulamazdı" Nekadar yerinde ve isabetlilik arzeden bir söz. Devletin "halka hizmet hususunda" kendilerine diğer insanların sahip olmadığı imkan,fırsat ve imtiyazlar tanıdığı nice memurlar (vali,kaymakam,bld bşk,meclisüyesi vb.) Ellerindeki olanak ve imkanları vatandaş lehine kullanırken sanki kendilerinden bir lutufmuş gibi davranıyorlar. Oysaki halkın hizmetinde bir hizmetci memur olduklarını unutuyor ve halkın olan makam ve imkanların tanıdığı imtiyazların kendilerinin olduğu vehametine kapılarak gururlanıyor vede kibirleniyorlar. Kimi zavallılarda bunlardan iltifata mazhar olabilmek için atmadık takla,yapmadık dalkavukluk bırakmıyorlar. Oysaki asl olan halktır. devlet milleti varsa devlettir. devlet adamlığı asil olan milletine hizmet ettiği sürece devlet adamıdır. Devlet makam ve imkanlarıyla milleti hor ve hakir görerek onları her fırsatta ezmek devlet adamlığından ziyade bir eşkiyalıktır.
rıdvan alkan - 11 yıl Önce
sayın muhterem güler yüzlü nurl yüzlü gelecegi parlak hocam çok dogru tesbitlerde bulunmuşsun ama kşekelere kalan dünya artık suyun önünde duramıyorsak suyun basıncına dayanamıyorsak suyu belirli bir zaman için suyu akışına bırakıp suyun seviyesinin ve basıncının azalmasını beklemek ve sabretmek lazım ama ortada haksızlık varsa bizde bu haksızlıga engel olmuyorsak o zaman kendimizi hesaba çekmemiz gerekiyor tabii ki ...
İSA ŞAPALOĞLU - 11 yıl Önce
Ebuzer hocam önce teşekkür ediyorum. anlayanlara az anlamayanlara çamoluğun davul zurnası,zabit beyin sazı. Herkes yazdığında isim vererek yazıyor. Sen neden kuşdili kullanıyorsun. kim bu olumsuz davranışları sergiliyorsa direk muhatap alda adam bir aynaya paksın. eminim bu satırların muhatabı şayet bu yazıyı okuduysalar şöyle demişlerdir. ya bende katılıyorumdoru söylüyor der geçer. bilmezki bu satırların muhatabı kendisi
EMRE ÇETÜKKAYA - 11 yıl Önce
Adamlık susmaktır konuşulanın anlaşılmadığı yerde. Adamlık konuşmaktır doğrunun söylenmediği bir yerde. Adamlık kişinin kendisi olmasıdır,kişiliklerin bozulduğu anlarda. Adamlık insan olmanın erdemini müdafaa ve muhafaza etmektir kahpeliğin ve kaypaklığın adet edildiği dönemde. Adamlık kişinin kendisini insanlığa adamasıdır kişilerin ensesinde boza pişirilen bir devirde. Şu yazılanlara çizilenlere bakıyorum da meğer kişinin kendisi olması,adam olması,doğru yola inanıp adanması ne zormuş.Bir insanın bir insanın aleyhine çalışmasına bir anlam verebiliriz belki; lakin kişinin kendi aleyhine çalışması kadar ahmak ve avanaklık olamaz. Ne gariptir ki bunlar yaşanıyor
ARİF YENİCE - 11 yıl Önce
Sn ebuzer umarım bu bu satırlara yansıyanlar sadece satırlık değildir. Aynı zamanda hayatınızda da fiilen yer tutuyordur. Aksi takdirde muhatap kitlede karşılık bulmaya bilir. tam bir manifesto olmuş yazınız anlayabilenler imiz için. Asıl ifade edeceğim konu tabi başka Haram zadeliği yaşam biçimi haline getirmiş olanlara söz ne kadar doğru olursa olsun işlemez. Onlar sadece gülüp geçerler hatta üstlerine bile alınmazlar. Çün ki kursakları haramla dolu,meşguliyetleri haram üzerine kurulu dolayısıyla kazançlarıda haramdır. onlar haram helal ver allah senin kulun yer allah derler
1
Tekbaş: `Taksim Eylemleri, Bir Ağacın Ötesine...
2
Akyapı Aydos'ta buluştu
3
Çamoluk'ta Çözüm Süreci başladı.
4
Çamoluk Başkanını Seçiyor,Sende Katıl!
5
Bayram Köse,”Tüm adaylara eşit mesafedeyiz”...
6
Geleneksel 3. Saadet Yayla Şenliği
7
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak Çamoluk’a...
8
İsmail Bakırhan Çamoluk Kur'an Kursundan ayrıldı
9
Çeşme Başı Alemcilerine Kötü Haber
10
Ekmek Üretiminde Yeni Dönem
SON DAKİKA HABERLERİ
ANKETTüm Anketler
NAMAZ VAKİTLERİ
İMSAK
05:45
GÜNEŞ
07:14
ÖĞLE
12:17
İKİNDİ
14:48
AKŞAM
17:11
YATSI
18:35
Bir hocanın sohbetinde dinlemiştim. HAK'ka teslim olduğunu söyleyen kimi insanlar müslümanlarla beraberken onlara hak söylendiğinde elbetteki ben sizingibi düşünüyorum der ve söyleneni tasdik eder. Ancak şeytanın tuzağına kapılmış,hırslı,yanlı,benmerkezli kimselerle yanyana geldiğinde aslında doğru söyleyiciler sizlersiniz diyerek haktan yüz çevirirler. Sapandan çıkan bir taş,namludan çıkan bir mermi gibi kontrolsüzdürler. onların hak hukuk anlayışı kendi hak hukuk anlayışlarına uygun düştüğü sürece hak hukuk sayılır. bunlara ne söylenirse söylensin laf kar etmez.