Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Yusuf Ziya ÖZCAN’ın dört yıllık görev süresi önümüzdeki ay doluyor. Sayın ÖZCAN, 12 Eylül Darbesinin temel kurumlarından YÖK’te, büyük değişim umutlarıyla dört yıl önce göreve getirilmişti. Sayın ÖZCAN’ ın göreve başlamasıyla birlikte beraberinde getirdiği çok sayıdaki danışman ekibinin, özellikle YÖK’ün idari çalışanlarıyla yaşadıkları çatışma kurumda gerginlik ve kaosa neden olmuş, fakat Sayın ÖZCAN’ın danışmanlarının büyük çoğunluğunun görevine son vermesiyle problem çözüme kavuşmuştu.
İlerleyen süreçte YÖK Üyeliği ve başkan vekilliğine atanan Sayın Prof. Dr. Ömer DEMİR kurum içerisindeki iktidar mücadelesinde, özellikle YÖK Başkanı Sayın ÖZCAN ’ın çevresinde oluşturduğu ekiple alınan kararlarda inisiyatif sahibi olmuştu. Bunun yanında Sayın Prof.Dr. Muhittin ŞİMŞEK başta olmak üzere bir grup YÖK üyeleri, Sayın DEMİR’le hareket ederek, rektörlük seçimi yapılmasına rağmen bir buçuk yıldır rektörü atanamayan Giresun Üniversitesi ve önemli idari konulardaki kararlarıyla Sayın ÖZCAN’ı çözümsüzlüğe itmişlerdir.
Kurum içerisindeki iktidar mücadesinde Sayın Ömer DEMİR’in bu hamlelerini içine sindiremeyen Sayın Prof.Dr. İzzet ÖZGENÇ, YÖK Başkan Vekilliği ve üyeliği görevlerinden istifa etmişti. Sayın ÖZGENÇ’in görevinden ayrılmasından sonra boşalan YÖK Başkan Vekilliğine Sayın Prof.Dr. Yekta SARAÇ atanmıştı. Sayın ÖZGENÇ’ in ayrılmasıyla YÖK’teki inisiyatifleri iyice eline geçiren Başkan Vekili Sayın Ömer DEMİR, diğer Başkan Vekili Sayın Yekta SARAÇ’la hareket ederek, YÖK Başkanı Sayın ÖZCAN ’ın kurumdaki etkinliğini azaltmışlardı. Hatta Sayın DEMİR ve SARAÇ önümüzdeki kasım ayında boşalacak başkanlık için kulis çalışmalarına da başlamıştı. Başkanı olduğu kurumda etkinliğinin azaldığını anlayan Sayın ÖZCAN, yaklaşan atama sürecini de düşünmüş olacak ki geçtiğimiz günlerde Sayın Ömer DEMİR’i başkan vekilliği görevinden aldı.
YÖK en etkin günlerini eski başkanlardan Sayın İhsan DOĞRAMACI ve Başkan vekillerinden Sayın Uygur TAZEBAY dönemlerinde yaşamıştır. Dönemin zorluklarına rağmen kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde YÖK’ü kurarak, bugünkü adıyla Ankara’nın en gözde mekanı Bilkent’in temellerini atmışlardır. Bu süreçte YÖK her anlamda ülkenin bir adım önünde ve hep siyasete yön veren bir kurum olmuştur. Özellik Dünya Bankası desteğiyle öğretim üyesi yetiştirme projesi takdire şayandır.
Üzülerek ifade ediyorum ki Yüksek Öğretimim bugün bile en büyük özgürlük sorunlarından başörtüsü, dönemin YÖK Başkanı Sayın DOĞRAMACI’nın siyaseti yönlendirmesiyle yasa çıkartılarak çözülmüştü. Şöyle ki; Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Sayın Nebahat KORU’ nun üniversiteden atılmasıyla çözüm arayışına giren Sayın DOĞRAMACI, Fransız ekolü ve dönemin siyasilerinin eşlerinin kıyafetlerinden esinlenerek başörtüsünü, “ türban ” kavramıyla ifade ederek soruna özüm üretmişti. Nereden mi biliyorum? Bu çalışmayı yürüten ekibin, bizzat mutfağında yer almıştım. Buradan da anlaşılıyor ki “ türban ” kavramını ülkemizin gündemine Sayın DOĞRAMACI yerleştirmiştir. Bu gerçeğe rağmen, bilim insanlarının “ türban ” kavramını İslami camiayı suçlamak için kullanmalarını hep yadırgamışımdır.