"Nereye gideceğini bilmeyen her yere gider" Ne hazindir ki dün birileri bize "Din ayrı devlet ayrı, din ayrı siyaset ayrı" dini devlete ve siyasete ne karıştırıyorsunuz. Din insanın vicdanındadır. Bakın cami açık karışan mı var diyordu. Bizde onlara din tepemizden tırnağımıza, ticaretimizden siyasetimize her şeyimize karışır. Derdik ve dinimizin tüm dünyamıza karışması için yaptığımız mücadeleyi Allah için verilen bir mücadele olarak görür ve buna da "CİHAT "derdik. Birçok insanın bu yolda bizimle mücadele ettiği günler oldu. İlahi adalet bazen önümüze tüm acıları, bazen da dünyanın tüm imkân ve nimetlerini koydu. Bizimle yola çıkanların bir bölümü acıyı gördü bizimle arasını açtı. Bir kısmı da dünya imkân ve nimetlerini gördü yine bizimle arasını açtı. Dün çoğunluk olduğumuzu düşündüğümüz bir zamanda bugün onlara göre azınlık konuma düştük. Onlar bizim azınlığımızı yürüdüğümüz yolda yanılgı üzere olmamıza bağladılar ve kendi ayrılışlarına haklılık gerekçesi olarak gördüler.

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

Bazen kendilerine “NEREYE BUGİDİŞ” dediğimiz eski dostlar biz halen sizinle beraberiz. Bizde Milli Görüşçüyüz. Erbakan hoca bizimde hocamız dediler. Bizlerde kendilerine o halde neden milli görüşün içinde, Erbakan hocanın yanında değilsiniz dediğimizde yani biraz nasırlı taraflarına bastığımızda dillerinin altındaki baklayı ortaya koydular. Ya kardeşim… Demeye başladılar. Selin değirmeni götürdüğü bir yerde kalan çarkı elde tutmanın aslında giden değirmenden daha önemli olduğunu savunmaya kalkıştılar. Camilerimizin cemaatsizliğinden bahsettik. Kimi camilerimizin yıkıldığını söyledik; onlar o kadar iyi niyetli davrandılar ki “kilisenin önüne” iyi niyetle taş döşeyip gelecekte cami olabilme ihtimalinden inançla bahsettiler. Hadi gelin bu yanılgınızdan dönün dediğimiz de, ya bak geçersem şimdi derler ki bak, bak menfaati için geçti derler bunun için geçmeyeceğim kadar masum ve sözde makul düşüncelere büründüler.

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

Dünya gerçekleri o kadar gözlerinde büyümüştü ki; imanın temel esaslarından biri olan “AHİRETE İMAN” onların zihinlerinde sadece bir gününe olan iman olarak kaldı. Dünya hayatına dair yapılıp edilen ne varsa bunların hepsinden hesaba çekilecek ilahi adaletin “Dünya hayatında haktan yana duranların lehine” tecelli edeceği gerçeğini unuttular. Faiz dünya gerçeğiydi, domuz eti dünya gerçeğiydi, zina dünya gerçeğiydi, AB küresel bir güçtü ve Dünya gerçeğiydi, Karunlaşmak Dünya gerçeğiydi. Peki, Rabbimiz bize derse yevmi mahşerde “Ey kulum” senin adın “Müslüman” Yani Allah a ve hükümlerine her şart altında teslim olan. Sen bir Müslüman olarak dün ya gerçeklerine karşı ahretin gerçeklerini göz önünde bulundurarak hangi hakikatlerden yana tavır aldın, duruş sergiledin derse ne diyeceğiz. Burada ortaya koyduğumuz mazeretler orada da geçerli olacak mı?

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

Peki, bu dünya gerçeklerini geçerli kabul ettiğimizde, sizden önce dünya gerçeklerini kabul etmiş ve onlara teslim olmuş olanların Müslümanlara karşı geliştirmiş olduğu tez ve söylemlerden sizin eylem ve söylemlerinizin ne farkı var. Sizin namaz kılmanız, hanımlarınızın mesture olması bizim onlara karşı sizi kabullenmemiz için bir gerekçe olur mu? Allah cc haktan sapan toplumlara peygamberler gönderdi. Onlara katından uyulmak ve takip edilmek üzere ilahi emirler indirdi. Son peygamber Hz. Muhammet Mustafa s.a.v efendimiz. Son hayat nizamı Kuran ı azimüşşan. Şimdi bir daha peygamber ve ilahi emir gelmeyecek. Biz açık bariz hakka muhalifliğiniz olduğu halde ve çoğunluğa sahip ve iktidar elinizde diye size mi tabi olacağız. Ya da kendilerinden ayrıldığınız, hak rızası verilen mücadelede kendilerini yalnızlaştırdığınız haktan ödün vermeyen iktidar da olmasalar bile haktan yana azınlık olanlardan yana mı olacağız.

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

Dün insanların karşısına çıkıp anlattığınız “MİLLİ GÖRÜŞ” mü gerçekliğini yitirdi? Yoksa siz mi dünyada varlık gerçeğinizi yitirdiniz. Yoksa dünya nimet ve ikbaline olan açlık hırsı sizi de mi sardı. Dün Karun gördükleriniz mi Harunlaştı, yoksa siz mi Karunlaştınız. Şu imtihan yurdunda her yerde ve her şart altında bağlı kalacağınızı kelime i tevhit ile tescil ettiğiniz kuran hükümlerinden bir bölümünü; günün koşullarına göre tevil etmeniz ve buna göre hareket etmeniz hususunda Allahtan en çok korkan istikamet ehli âlimlerden fetvamı aldınız. Vardığınız kararlardan yarın huzuru ilahide mesul olmamak için hangi ayet ve hadisler ışığında hangi ilim ehliyle istişarelerde bulundunuz. Şayet böyle bir bulgunuz var ise sizlere biz haksızlık etmiş olmayalım. Bizlerde sizlerin yanında olalım. Şayet böyle bir durum yok ise bizler hak rızası için her şart altında rabbimizin bize hakkı ve hayrı söyletmesini niyaz ediyoruz.

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

rızvan alkan hariç...rızvan alkan ak partiye geçmedi saadet partisine geri döndü yuvaya döndü allahım bana ömür boyu akpartinin gölgesi altına girmeyinasip etmesin amin .

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

1. Rıza, razılık, razı olma. Allah ın kendinden razı olduğu, Allah ı razı eden 2. Cennet kapısında bekleyen melek. Kuran’da 10'dan fazla yerde geçmektedir. Bir insan şayet Allah ın razı olmadığı bir iş yaparsa Allah ondan razı olmaz. Tersine bir kul yaptığı kötü işten döner ya da iyi işler yapmaya devam ederse Allah o kuldan daima razı olur. Ey Rıdvan abi Allah cc herkesi kendisinden razı olacağı,hakkı batıldan ayırt edecek bir akıl vermiştir. Kimileri bu aklı iyiyi, güzeli, doğruyu, faydalı olanı, adil olanı hâkim kılmak için kullanır. Kimileride ben doğruyu yapıyorum zannıyla akıl tutulması içerisinde batılı, yanlışı, zararlıyı, faydasız olanı tercih eder. Allah sana RIDVAN ını (hoşnutluğunu) versin. Allah seni her zaman batıla karşı hakkın savunucusu kılsın. Müslüman kelimesinin ne anlama geldiğini hakkıyla idrak edememiş olanlar her zaman yaşadıkları çağa ve şartlara teslim olacaklardır. Allah ın bizleri her şart ve ortamda sana teslim olan ibrahimi kullarından kıl.

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)

Ahid ve Vefa bir insanın kendisine değer kattığı ve değeri kapsayabileceği vazgeçilmez öğesidir. Bu öğeler kişinin duruş ve tavır sergilediği bütün harekâtını ve yaşamını kapsayan bir belirleyiciliğe sahiptir. Kişinin yaşamsal ve fikri ahlakının belirleyiciliğindeki sadakatini belirler. Ahid vefa'ya olan tutumumuz İnsanların yaşamı nasıl bir tutunuşla yakaladığını ve hayata nasıl baktığının şahididir. Yapa geldiğimiz hataları düzeltmemizde Ahid ve Vefa İlişkisinden geçer. Ahdimize ve Vefamıza olan tutumumuz bizlerin kendimize çizdiğimiz yolda belirleyiciliği taşıyan ve kurduğumuz/ kurmayı düşündüğümüz hayatın temel taşıdır. Kelime Olarak; Ahid (İsim,Arapça ahd): Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma,ant./Antlaşma. Vefa Sevgiyi sürdürme, sevgi bağlılığı. Olarak geçer. İslam Kavramları içerisinde Ahid ve Vefayı değerlendirdiğimizde. İslami kabulun en başında karşımıza çıkar. Ki bu İslamı bir din, dinide bir yaşam biçimi olarak kabulun en başında ortaya net bir biçimde koymakdır.

• Cevapla
• Beğen (0)
• Beğenme (0)