Geçtiğimiz hafta Başbakan Sayın ERDOĞAN’ın demokratikleşme paketinde kamuda başörtüsü sorununun çözüme kavuşturulacağı ve seçim barajının düşürülebileceğine ilişkin açıklamaları kangren olmuş sorunun çözümü için atılan önemli bir adımdır.
Üniversitelerde ilk olarak başörtüsü sorunu 1966 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerinden Nesibe BULAYCI’nın, derslere başörtülü olarak girmek istemesi üzerine, baskılar sonucunda başörtüsünün açtırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Kamu çalışanlarında ise 27 Kasım 1972 tarihli Tebliğler Dergisi’nde bayan öğretmenlerin kıyafeti gündeme getirilmiş ve “bayan öğretmenler sade ve ağırbaşlı olacak şekilde süsten ve gösterişten sakınacak, derslerde ve görevde başı açık bulunacak” ifadesi yer almıştır. İlerleyen yıllarda çeşitli uygulamalar ve mahkeme kararlarıyla kamu da başörtüsü tamamen yasaklanmıştır. Yasaklanma gerekçesi ise başörtüsünün siyasal İslam’ın simgesi olması gösterilmesidir. İnancın gereği takılan başörtüsü, siyasal İslam’ın simgesi kabul edilerek yasaklanıyor ve bu yüzden binlerce insanın işine son veriliyordu. Oysa ki başörtüsünün siyasal İslam’ın simgesi değil, inancımız gereği olduğu Kur’an-ı Kerim’in Nur suresinin 31, 59 ve 60. Ayetlerinde açık ve net olarak belirtilmiştir. Başörtüsünün çeşitli kesimler tarafından siyasal İslam’ın simgesi olarak yorumlanması nedeniyle, binlerce kamu çalışanının işine son verilmiş, genç kızlarımızın eğitim hakları engellenmiştir.
Üniversite öğrencilerinin başörtülü olarak derslere girebilmeleri, 2008 yılında Yüksek Öğretim Kurulu tarafından alınan kararla serbest bırakılmıştı. Geçtiğimiz hafta yayınlanan yönetmelikle kamu çalışanlarının başörtülü olarak çalışabilmelerinin önü açılmıştır. İnsanlar aşırıya kaçmamak şartıyla istedikleri gibi giyinebilmeli ve düşüncelerini ifade edebilmelidir. İnsanların özgür olduğu ortamlarda verimlilik ve etkinliği de artacaktır. Bu durum çalışma ortamına da pozitif yönde yansıyacaktır.
Başbakan Sayın ERDOĞAN’ın yaptığı bir diğer açıklama ise, seçim barajına ait: “İlk olarak eski sistem olan yüzde 10 barajına devam edilebilir, ikinci olarak barajı yüzde beş’e çekerek, beşli gruplandırmayla daraltılmış bölge sistemi, üçüncü olarak ülke barajını tamamen kaldırarak, dar bölge seçim sistemine geçilebilir. Bu üç sistem tartışılarak üzerinde anlaşmaya varılan sistem uygulanmalıdır” ifadeleriydi. Sayın ERDOĞAN’ın önerilerinden daha önce defalarca dile getirdiğim dar bölge sisteminin uygulanması, halk iradesinin meclise yansıtılabileceği, demokratikleşme yolunda atılacak önemli bir adımdır. Belirlenen bölgelerde partiler tarafından belirlenen adaylar, vekil olabilmek için yarışacaklardır. Bu sistemde halkın sevgi ve teveccühünü kazanmamış adaylarla seçime giren partiler başarısız olacaklardır. Halk istediği adayı vekil olarak seçecek, dolayısıyla halkın iradesi de meclise yansımış olacaktır. Halk tanıdığı ve bildiği adaylara oy vereceği için onlara ulaşması ve sorunlarına daha hızlı çözüm üretilmesi çok daha kolay olacaktır. Bu sistemin özü korunmak şartıyla çeşitli değişiklikler yapılabilir. Değerlendirmeyi bugünkü meclis üzerinden yapacak olursak, 550 milletvekilinin 100’ünün dağılımı partilerin ülke genelindeki aldıkları oy oranlarına göre yapılırken, geriye kalan 450 milletvekili ise dar bölge seçim sistemine göre oluşturulacak bölgelere dağıtılabilir. Dar bölge seçim sistemiyle artık liderlerin değil halkın istediği kişiler milletvekili olacaktır. Bu sistemle adaylar, halkın sevgisini kazanmış, karizmatik liderlerin gölgelerinde, genel merkez kontenjanlarıyla değil, kendi çabaları ve başarılarıyla seçilecektir. Bu sistem, halkın çok daha bilinçli ve adaylarını tanıyarak oy kullanmasının önünü açacaktır.
Sözün özü, kamuda başörtüsü serbestliği inançların korunması, dar bölge seçim sistemi ise halk iradesinin meclise daha doğru yansıması noktalarında bir türlü kurumsallaştıramadığımız demokrasimiz ve sosyal devlet hedefimiz için çok önemli adımlardır. Bu güzel adımlarla birlikte Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor, sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini diliyorum.
Ali Zafer TOPŞİR