Fetullah’ın babası Ramiz Hoca, çok muhterem bir insandı.
Beyaz uzun bir sakalı vardı.
Matbaaya gelirdi sohbet ederdik.
Ben ona ‘Osmanlı kalıntısı, Cumhuriyet uşağı’ diye espriler yapardım.
Bir gün kendisine dedim ki ‘ya Hoca, bu Fethullah Hocam maşallah öyle yerlere tırmandı ki…
Nedir bu Fetullah Hocanın hali filan’ deyince (bu anlattıklarım 20 seneden fazla olmuştur herhalde).
Dedi ki; ‘Oğul ben de bilmiyorum, ama, doğrusu sana ben bir mesele anlatayım, sen anla,
ve başlattı anlatmaya: ‘Eskiden Erzurum’da hırsızlar hocaların Kavuklarını çalar,
bezini satarak geçinirlermiş. Bir gün hırsızın biri muazzam bir kavuk görmüş.
Demiş; ‘Ya Rabbi şükürler olsun bizim bir haftalık nafaka çıktı.
Kavuğu almış kaçmaya başlamış. Hoca arkasından bağırmış ‘Oğul o kavuğu getir, o kavukta iş yok.
Hırsız, anlar mı, köşeyi dönmüş bezini almak için kavuğu soymaya başlayınca bakmış ki
bir kat bez, içi çul çaput dolu...’ Ramiz Hoca dedi ki; kavuk çok muazzam da içinde ne var ben de bilmiyorum.
Doğunun Başbuğu olarak bilinen Yılma Durak bey aynen böyle anlatmıştı Fetö elebaşı hakkında babası ile yaptığı sohbeti. Gerçekten de, içi boş bir Kavuktan mı ibaretti?
Eğer öyle ise, yüz binlerce insanı etrafına toplayıp nasıl etkileyebiliyordu.
Evet hayatının her safhasında ayrı bir gizem barındırıyordu F.Gülen.
Askerlik yılları mesela İstihbaratçı olarak yapmıştı.
Askerliğin ve muhtemelen de ''Dinleme'' olayının önemini o zaman kavramıştı.
Kestane Pazarı yılları da enteresandır.
Oraya ilk gittiğinde tahta bir kulübe de yaşarken, İzmir'in ileri gelenleri nasıl bir araya getirmiş?
Muazam ekonomik güç elde ederek örgütünü kurmuştur.
İzmir tarihi ile de enteresan bir şehirdi.
17. yy da İzmir de Dünyaya gelen Sebetay Sevi geldi aklıma bir an o da.
''Mesih'' olduğunu iddia etmişti.
Sebetayistliğe falan girersek konumuz uzar.
Biz asıl konumuza gelelim.
Kavuk Boş ama bu kadar müridi nasıl topladı ?
Öncelikle samimi duyguları olan insanlarla yola çıktılar ve bu dönem
Anadolu'dan gelen gariban insanların çoçuklarını, başarılı dahi olsalar imkansızlıklar dolayısı ile
okumanın zor olduğu bir dönemde ortaya çıktılar.
Devlet'in Yurt ve barınma imkanlarının yeterli olmadığı bir dönemde ortaya çıktılar.
Yani bir boşluğu doldurdular.
Devlet'in hiç bir zaman boş bırakmaması gereken bir alanda yakaladıkları boşluğu iyi değerlendirerek ortaya çıktılar.
Bunu gören ve hayır hasenat yapmak isteyen insanları da organize etmede gayet başarılı oldular.
Başlangıçta samimi bir hareket olan yapılanma, büyüdükçe kabına sığmaz oldu ve kazandığı alanları da değerlendirerek baştaki samimiyetten pek eser kalmamakla birlikte menfaate dayalı bir sistem oluşturdular.
Bu yolda her şeyi mübah görmeye, her türlü haksızlığı adaletsizliği ve iftirayı kendinden olmayana uygulamaktan hiç çekinmediler. Yanı sıra, Boş Kavuğun içini menfaatle doldurup; Sınav sorularını çalıp çocuklara verip adına da verdiğimiz vazifeleri yaptın bak çalıştığın sorular çıktı hoca'nın keramati dediler.
Verilen vazifeyi yapmayan olursa; "atama bekliyor ya da, bir üste yükselme bekleyen birini Mülakatta bırakıp, bak vazifeni yapmadın başına bunlar geldi" dediler.
İhale isteyene, Burs ver Himmet ver.
Vermeyene de, Vergi Müfettişi yolla ceza kes, ardından adam yolla şu fiyata hallederiz deyip parasını gasp et.
Evet arkadaşlar; Kavuk ilk başlarda boştu ama, yuvarlanmaya başlayınca içi de doldu dışı da.
Bir sonraki yazımda Cemaat'in kullandığı terimleri ve bunların gizemleri hakkında olacaktır.