2015-11-03 11:44:40

1 KASIM SEÇİMLERİ

İsmail Bakırhan

03 Kasım 2015, 11:44

Biz, emaneti (Allah’a itaat ve ibadetleri), göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor. Yani, bu emanetin şeref ve kıymeti, mesuliyeti o kadar büyüktür ki, eğer o, şu büyük cisimlere ve yapısı sağlam varlıklara arz edilse ve onların da şuur ve idrakleri bulunsa muhakkak ki bu emaneti yüklenmekten sakınırlar ve ondan korkarlardı. Fakat insan çaresiz olarak bünyesinin zafiyeti ile o emaneti yüklenmiştir. (Ahzap 72)
Şüphesiz bu ayeti Celile’nin hikmetini en iyi rabbimiz bilir. Fakat idrak edebildiğimiz kadarıyla itaat etmek, verilen sorumluluğun gereğini istenilen şekliyle yerine getirmek hususunda ilahi bir yükümlülükten bahsediyor ayeti celile. Bir görevi hem isteyerek üstlenmiş olmak ve hem de gereğini yerine getirmeme rahatlığıyla hareket etmenin nefsimiz adına ne büyük bir zulüm olduğu bildiriliyor bize.
İnsan nefsinin 19 afetinden bahsedilir. 1- Cehalet 2- Cimrilik 3- Dedikodu-Gıybet 4- Fitne-Fesat 5- Gurur-Kibir 6- Hırs-Şehvet 7- Haset ve Düşmanlık 8- İsyan 9- İptilalar 10- Kin ve Nefret 11- Küfür 12- Mürailik (ikiyüzlülük) 13- Nankörlük 14- Öfke ve Gayz 15- Sabırsızlık 16- Vefasızlık 17- Yalan-Tekzib 18- Zulüm 19- Zan. Kişi nefsinin bu afetlerini bilip terbiye etmek ve bu ayıplardan arınmak yerine; bilakis onları besleyip peşine düşecek olursa şüphesiz kendini, ehlini, cemiyet, cemaat yahut devlet makamında ise kendisini takip eden kimseleri de beraberinde helak olmaya sürükler. Cenabı hak muhafaza buyursun.
O, Hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. (Mülk 2)
Şüphesiz bu ayeti Celile’nin hikmet ve sırrını en iyi bilen rabbimizdir. Bu ayeti celile den çıkaracağımız sonuç ise; insanoğluna verilen mesuliyetler ve ayrıca verilecek sonsuz nimet ve mükâfatlar sebebiyle bu geçici dünya yurdunda imtihan olduğu gerçeğidir. Bu imtihan hangimizin daha iyi işler işleyip işlemeyeceği üzerinden vuku bulmaktadır. Rabbimizin rızasını gözeterek iyi bir kul olup ebedi nimetlerine nail mi olacağız; Yoksa kendi heva ve hevesimize uyup rabbimizin rızasından uzaklaşarak kötü bir kul mu olacağız. İşte bu imtihan bu dünya yurdunda bizlere verilen bu ömür içerisinde vuku bulmaktadır. Hiçbir görev ve meşguliyetimiz bu imtihan gerçeğinin dışında değildir. İslam hakikati zerreden kütleye tüm âlem ve hayatı kapsamış ve kuşatmıştır. Bizim kabul edip etmememiz, hayatımızı bu gerçeğe göre tanzim edip etmememiz bu hakikati değiştirmez. Bu sebepledir ki; biz Müslümanız ve hayatımızı bu ilahi sorumluluklar dairesinde şekillendirme şuuruyla hareket etmeye mecburuz.
Bu dünya yurdunun bir imtihan yeri olduğunu unutmadan, üzerine yüklendiği mesuliyetin farkında, gurur, kibir, enaniyetten uzak, ölmeden önce halka, öldükten sonra "HAK'ka" vereceği hesabın şuuruyla hareket etmeyi şiar edinenlere cenabı Zülcelal Hz. Mahzuniyet ve mahcubiyet yaşatmasın. 
Bugün özelde ülkemiz genelde ise İslam âlemi ağır ve tarihi bir dönemeçten geçmektedir. Irak başta olmak üzere Suriye, Libya, Yemen emperyalist batı maşasıyla parçalara ayrılmış ve adeta hayalet ülkeler haline dönüştürülmüştür.
Buradan kaçmayı başaran insanların ilk sığınmak istedikleri ülke ise tabi olarak Türkiye'mizdir. Bugün ülkemize ulaşabilen kayıtlı ve kayıtsız mülteci sayısı 3 milyona dayanmıştır. Türkiye elbette ki kendisine sığınan mazlumlara kucak açmalıdır. Fakat bundan daha önemlisi bu insanların kendi ülkelerinde yaşamalarını sağlayacak, kendi inanç ikliminden kalıcı çare ve küresel çözümler üretmelidir. Batı merkezli sözde çözüm planları kan ve gözyaşından başka bir sonuç getirmeyecektir. Zira batının çözüm algısı ve sonuçları tereddüde mahal vermeyecek kadar net ve ortadadır.
Öte yandan ülkemiz İçerisinde oluşturulan güvensizlik ortamı ve zayıflayan kardeşlik bağları yeniden kalıcı olarak kuvvetlendirilmelidir. Bin yıllık tarihimizde tüm etnik farklılıklarımıza rağmen bizleri bir birimize bağlayan İSLAM inanç ve esasları; sahih kaynaklardan, ehil kimselerle ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, yedisinden yetmişine, kadınından erkeğine mutlaka en tesirli yol ve imkânlarla işlenmelidir.
Bir milletin motor gücü gençliğidir. Bu bakımdandır ki gençlerimize bir kat daha önem verilerek onların her alanda milli ve manevi değerlerimize bağlı olarak yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Bu çerçevede İslami STK ‘lar ve diyanet mensubu hocalarımız mutlaka etkin bir görev üstlenerek bir müfredat çerçevesinde süreklik arzeder biçimde ev sohbetlerine başlamalı ve bu halkaları mutlaka yaygınlaştırmalıdır.Nasıl olsa istediğimiz kimseler iktidarda rahatlığıyla hareket edilmemelidir. Kimsenin elinde tılsımlı değneğin olmadığı bilinmelidir. Camilerimiz sadece beş vakit namazda açık, hocalarımızda kendilerini sadece namaz kıldırma görevlisi olarak görmemelidir. Camilerimiz bir irfan ve irşad merkezi, hocalarımızda bir irfan ve irşad görevlisi olduklarının bilinç ve şuuruyla gece gündüz gayret göstermelidir.
Ayrıca bu vazife sadece imamlarımızın vazifesi değildir. Allah ve Resul’üne iman eden, dünya hayatında yapıp ettiklerinin ahiret yurdunda hesabını vereceğine inanan herkes; hangi görev ve makamda olursa olsun bu vazifeyle görevlidir. Bu makam ve mevkiler bir başka makam ve mevkilere sıçrama tahtası olarak görülmek yerine, hakkın rızası uğrunda halka hizmet makamı olarak görülmelidir. Özellikle makam ve mevki sahibi inançlı kimselergeçici makam ve mevkilerin şan ve şöhretine aldanmamalıdır. Üzerinde gezindiği toprağın altına nice şan ve şöhret sahiplerinin yattığını, kimisinin hayırla, kimisinin ise nefretle anıldığını unutmamalıdır.
Maneviyatız toplumların dünyevileşmesi, dünyevileşen toplumlarında parçalanması kaçınılmazdır. Maneviyat olmadan toplumsal çözülmenin ve parçalanmanın önüne geçmek mümkün değildir.İslam inancına sahip her bir Müslüman bulunduğu her yerde elindeki imkânları bu millete hizmet yolunda bir fırsat bilip bu inançla hareket etmelidir.
Hayat bir imtihan yeridir. Yükümüz ağır, Yolumuz uzun, Vaktimiz kısadır. Her bir imkân bir fırsattır. Hayatın tekrarı yoktur. Eldeki imkânlar kaybedilmeyecek diye bir hükümde yoktur. Gurur ve kibir nice kimseleri alçaltıp zelil etmiştir. Cenabı hak zelil olmaktan cümlemizi muhafaza buyursun.
1 Kasım 2015 genel seçim sonuçlarının başta ülkemize, Ümit içerisinde bekleşen İslam âlemine ve tüm insanlığa hayır ve huzur getirmesini niyaz ediyorum.
 
İsmail BAKIRHAN
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.